10 Ocak 2013 Perşembe

Düşünür, yazar, içerim..

'-Çok özür dilerim, böyle olsun istemedim..' dedi..

Bir barı, yeterince yerle bir edebilecek kadar güçlü bir cümle kurmuş,
o an orada bulunan herkesi ve herşeyi, zaman da dahil
durdurabilmişti..
Söyleyebileceğim herşeyi bir kenara bırakmam ve ihtimali yüksek
olmakla birlikte onsuz geçireceğim zamanın ilk dakikalarını sessizce
yaşamaya başlamıştım..
Hayatta daha önemli şeyler vardı elbette ancak bazı şeyler, o
önemlileri bir anda önemsiz kılabiliyordu..
Bunu ona söyleyemezdim çünkü ispatlamak için yeterince ispatım yoktu..
Ruhumun zaman ve mekan arasında bir yerlerde sıkışıp kaldığı o günün
üzerinden üç yüz seksen altı saat, kırk beş dakika ve kat ettiğim
tahminen yirmi dokuz kilometrelik yol geçmişti..
O'nu en son sokakta, yanında dağınık saçlı bir adamın yanında görmüştüm..
Bu muhtemelen onu son görüşümdü ve bana son gülüşünü hatırlayamadığım
kadar da kendisini benden çekmişti..
Alıştığım yalnızlığımdan bir an için kurtulduğumu sanmış ve onun da
gerçekten iyileştiğini düşünmüştüm..
Tabii ki realistlikten uzakta yaşamış ben, yine fazlasıyla kendisine
söz geçirememiş bir ben ile karşı karşıyaydı..
Yapılabilecek tek şey vardı ve ben bunu yapmak zorunda hissediyordum kendimi..
Zira fazlasıyla hırpalanmıştık, geçmişimiz tarafından bir zamanlar..
Ben bir aşkın kar yağışından, o ise bir aşkın sonbaharından geliyordu..
Benim anlatabileceğim kar fırtınaları ve buzlar, onun anlatabileceği
dökülen yapraklar ve ıslak caddeler vardı..
Ne ben yeni bir kışa, ne de o yeni bir sağanak yağışa hazır değildik..
Herşeye rağmen fazlasıyla cesur davranmış ve içimi ona dökmüştüm,
hayır hayır bırakın dağınık kalsın..

Hayatımda gördüğüm en güzel gülen sarhoştun sen..
Ve uyuyup, nerelere gittiğini bile bilmediğim o rüyalarda gezerken
sen, ben ensenin bitip, saçlarının başladığı yerde ruhuma başka bir
cennetin var olabileceğini nefesimle anlatmaya çalışıyordum..
Hiç tanımadığım isimleri sayıklıyordun ve her sayıklayışında daha bir
yaklaşıp, daha dürüst oluyordun..
Ve ben sana uyandığında, sarhoş olduğumuzda, sabahlarda, en saf, en
dürüst, en temiz halimle, en kısa zamanda, en çok şeyi anlattım sana,
hayatımda bir tek sana..
O zamanlar üşümüyordum..
Şimdi şehirde sonbahar yerini yavaş yavaş kışa devrederken, seninle
buluşabileceğim bir kış sabahı olacak mı diye bazı geceler
düşünüyorum..
Tahminen beni ne zaman ve ne kadar seversin-ki belki de hiç
sevmezsin-bilemem ama ben, sensiz geçen yukarıda ki sayılı zaman
dilimi içerisinde sırtımı çok fazla yerden kaldırmadan sadece
bekledim, senden gelebilecek bir günaydın, bir iyi geceler ya da
neredesin mesajlarını..
Seferleri azaltılmış bir tren hattının, aktarma istasyonundan sonra ki
makasların dokunmadığı rayların istikametinde ki ilk istasyonda, o
üzerine isimlerin kazındığı girişte ki banktayım..
Gişe memurlarının işlerini aksattığının, günde neredeyse hiçbir yolcu
uğramadığının, dolayısıyla hiçbir yolcunun valizini kaybetmediğinin,
hiçbir çocuğun, hiçbir gidene el sallamadığının farkındayım..

Farkında olmadan, kimsenin farkında olmadığı bir anda yazdığı bir
mektubunu okudun, fark edilmeyen bir adamın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder