26 Mart 2012 Pazartesi

bunu yazan,o'nu yaşadı..

Parçalanmaya başladığımı hissettiğim zamanlardan birindeyim yine..
Yaşadığım her neyse,gerçekten etkisinden halen kurtulamadığımın da
farkına varalı uzun zaman olmuştu.. Sandığım bir çok şeyin fazlasıyla
yüzleşmekten korkuyordum.. Zira en korkulu anlarım da hep
yalnızlıklarımdı.. Kötü günlerdeyim kadın!. Beni anlayabileceğini hiç
sanmıyorum.. Kitaplar arasına sıkışmış cümlelerim var.. Bir araya
getirmek içinse,gözlerine,biraz şaraba ve o eski tatları andıran
şarkılara ihtiyacım var.. Aslına bakarsan uzak değilsin bana.. Mesela
her sabah aklımda uyanıyorsun sen.. Dilimde ismin.. Çoğu zaman
dostlarımla lakırdını da yapmıyoruz değil hani.. Fakat şimdi çıkıp
bana gelsen,söyleyeceklerim içimden gelenler değil,dilime gelenler
olur.. Bilirsin biz yazanlar hep yalan söyleriz.. Yalanlarımız aslında
sizin yalanlarınız.. Yalan söylemekte başka bir meziyet gerçektende..
Bu konuda en başarılısı da sendin kadın!. En fiyakalı yalanlarını
bana,gözlerime baka baka söylerdin.. Hani o gece şarap içerken...
Neyse.. Girmeyeceğim bu konulara daha fazla.. Seni de sıkmak,kırmak
istemem artık.. Çünkü bir kadın ne kadar kırılabiliyorsa,ben seni o
derecelendirmenin bir kaç kat fazlasıyla kırdım zaten.. Bunları
okuyacağını da sanmıyorum ama eğer bir gün karşılaşırsak bir
yerlerde.. Sana daha önce hiç söylemediğim gibi söyleyeceğim
sevdiğimi.. Hayal kırıklıklarıyla dolu bakışlarımla,şimdi şu an buraya
yazdığım gibi,harflere ve kelimelere kadar kırıntılanmış kalbimle,seni
seviyorum.. Seni en çok seven adam..Eskitilmiş sevgilin..Sevgiyle
kal..

18 Mart 2012 Pazar

Adam..

Yağ,pas içinden çıkıyor..
Üzerinde mavi tulum..
Maviliği görünmeyen siyah kirden..
Akşam olunca yola düşüyor..
Başı önde,yakaları kaldırmış..
Elleri cepte,sırtı kambur..
Fırın,bakkal,manav evden önce..
Biraz peşin,biraz veresiye..
Kapıyı tıklatıyor,kapı açılıyor..
Sıcak bir '-hoşgeldin!'..
Sonrası guzinede çorba..
Adam oluyor adam..
Sofrasına ekmek..
Hanesine erkek..
Oğluna yürek..
Adam gibi adam oluyor..

11 Mart 2012 Pazar

yalnızlık ve handikap 4..

Tüm bu oyunları düzenleyerek günlük yaşantıma sokabilecek kadar büyük
bir prodüksüyona sahipti.. Öyle ki yıllar önce yalnızken izlediğim bir
filmi vizyona sokabilecek kadar da marifetliydi.. Belki de hepsi benim
uydurmamdı.. Kim bilir.. '-şimdi eğer istersen hesaplaşmalarımızı
bitirp,sana yol gösterme faslına geçelim..' dedi.. Hiç şikayet etmeden
kabul ettim.. Çünkü çok boktan günler geçirmekteydim ve son yedi aydır
hayatımda güzel sayılabilecek herhangi bir gelişme de yaşanmamıştı..
Aldığım her nefesin beni gün ve gün boğduğu gerçeği ise canımı sıkan
en boyük sorunumdu.. Hiç bir kadın buna çare olamamıştı..
Dostlarımda.. '-öyleyse başlayalım.. Sen düşün ve ben de
uygulayayim..' diyerek gözlerimi jarbelalara diktim.. '-benimle
gel,önce seni buradan uzaklaştırmalıyım.. Zira bu sokaklar ve bu
mekanlar sana ilmek ilmek geçmişi montajlıyorlar..' '-peki nereye
gidiyoruz?.' Kararlı adımlarla ara sokaklara doğru ilerliyorduk.. Tek
yön bir sokağin,sağdan üçüncü ya da dördüncü arasından girdik ve içi
bej döşemeyle kapli 76 yeşil bir mercedes'in başına vardık.. Ben bu
bebeği incelerken, '-atla haydi!.' dedi.. Şoför koltuğuna ben
geçmiştim.. Doğrusu böylesi eski model bir araca ilk kez binmiştim..
Kadranlarıyla,kaloriferleriyle ve direksiyonuyla tam bir şaheserdi..
Eli radyoya gitti.. Yine eski bir şarkı çalıyordu.. İsmini ve
sözlerini ezbere bilmediğim ama çok önceleri sıkça duyduğum bir
şarkıydı.. '-sür evlat,şu an nereye gitmek istersen oraya sür..' Ve
şehrin trafiğine kıvrılı vermiştim.. Adeta bir zaman makinesinin
makinistiydim.. Herşey benimleydi o an.. Ve bu his uzun zamandir
hissetmediklerimdendi.. Planladığım bir şey miydi bilmiyorum ama
kendimi Eskişehir'in tüm barlarının bulunduğu o sokakta bulmuştum..
Gördüğüm ilk boş yere aracı park ettim ve araca nazır bir bar'a
kendimi attım.. O,suskun ama bir o kadar da net bakışlarla sadece beni
izliyordu.. Menüye bakmadan siparişimi verdim.. '-bir ellilik ve beyaz
leblebi..' Garson masadan ayrıldığı an suskunluğunu bozdu '-işte bu
evlat... İşte bu!. Senin eksiğin hissedemediklerini hissetmeye
çalışmak ve başarmak..' Haklı olabilirdi,hatta çok fazla haklı
olabilirdi.. Biram ve beyaz leblebilerim geldiğine göre benim de biraz
edebiyat yapmam gerekirdi.. Ben hep edebiyatı bu malzeme ve mezelerle
yapardım.. Bir çok kadına yazdıklarımı da bunlar sayesinde yazmıştım..
'-ben artık neşemi yakalamak istiyorum üstad,sen bana bu konuda
yardımcı olabilirsin.. Ama yardımcı olamayacağını düşündüğüm konular
var.. Ve kafamda bir çok paradoks.. Tüm bunlara bir çözüm üretebilir
misin?.' Şaşkın bir şekilde bana bakıyor,neyi kastettiğimi
anlamamışcasına ve sinirli bir tavırla elini cebine götürdü.. Yine o
gizemli not defteri.. Gerçekten içinde ne olduğunu merak ettiğim ve
tek tahminim,benim geçmişte hergün yaptıklarımla alakalı bir kayıt
defteriydi o.. '-yazmak evlat.. Yazmak.. Senin tek kurtuluş yolun bu
olacak.. Seni zorlayan,seni rahatlatan girmek istediğin ve çıkmak
istediğin herşeye kapı açacak olan bir yol bu..' Yine haklı olma
ihtimali en az önümde duran soğuk bira kadar net ve gerçekti.. Ve sen
içinde ki küllenmişliklerden kurtulurken,ben dışa akıtamadığım lavları
kağıtlara akıtmaya,satırları yakmaya karar verdim.. '- peki üstad!.
Ben varım!. İçimde sakladıklarımı kalemle parçalayalım..' Bakışlarımı
kaçıramaz olmuştum.. Akşam üzerinin o güzel turuncumsu güneşi,76
mercedes'i yalarken..

10 Mart 2012 Cumartesi

Kül ve Mezar..

Paramparça şimdi o ettiğimiz dualar..
Bir nehrin kıyısında yakıldı,baş başa kalışlarımız..
Külleri serptiler aynı nehire..
Bir kaç kendini bilmez inananlar tarafından..
Alenen sövdüler bize..
En çok koyan da senin o gidişin oldu..
Dönüp ardına bakmadın bile..
Bir devri bitirip,gömdün tarihe beni..
Şimdi toprağımın üzerinde geziniyor..
Bir kaç sarışın kadın..
Ve suskunluğum huzurumdandır..
Karanlık lakin gayet ferah bu mezar..

6 Mart 2012 Salı

yalnızlık ve handikap.3..

Siyah perdelerin arasından süzülen ışık huzmesinde uçuşan tozları
görüyorum.. Uyanmıştım.. Mart 1 olmuştu.. Sensiz geçirdiğim bir ay'ı
geride bırakırken,nasıl geçireceğimi bilmediğim yeni bir ay daha
başlayalı 14 saat geçmişti.. Baş ucumda boş şarap şişesi,içinde yine
bir kaç izmarit.. Bu yeni ay dediğimiz zaman diliminin ilk günüydü..
Yeni bir şeyler yapmalıydım.. Ama bunu düşünecek kadar
radikal,yapamayacak kadar da tembeldim.. Önce battaniyeyi attım
üzerimden,ağır ağır kalktım çıktım yataktan.. Hareketli bir müzik
açtım telefonumdan.. Herşey güzel gidiyordu.. Mutfağa geçip ufak bir
sandviç hazırladım.. Meyve suyu.. Odama geri döndüğümde,şaşırmadım o
beni bekliyordu.. Yüzünde garip bir gülümsemeyle.. Ne olduğunu
soramadan bir silah çekti.. Çektiği gibi ateşledi.. Yere
düştüğümde,yatağımda bir anda sıçradım.. Gerçekten uyanmıştım.. Kan
ter içerisindeydim.. Bir kabustu bu.. Etrafıma baktığımda,karanlık
sayılabilecek odamda siyah perdelerin arasından süzülen ışık
huzmesinde uçuşan tozları görebiliyordum.. Ve saat 14.oo,mart 1
olmuştu.. Sensiz geçireceğim bir ayın ilk gününe bu şekilde uyandım..
O,başucumda sakin bir şekilde beni izliyordu.. Çok sakin,çok mutlu
görünüyordu.. Ama gülümsemiyordu.. Belki de ben farkedemiyordum
gülümsediğini.. Hiç gülümsemiş miydi ki?. '-günaydın!. Kötü bir rüya
gördün sanırım.' dedi.. Bir an gerçekten hiç bir şey bilmediğini
düşünmüştüm.. '-evet,çok kötüydü.. Bir kabus.. Aynı saate ve tarihe
uyandığım,silahlı saldırıya uğradığım bir kabus!' dedim..
'-biliyorum.. Bunu yapmak zorundaydım.. Pek uyanmaya niyetin yoktu'
dedi.. Tüm dikkatimi çekmekle beraber,beni endişelendirmeye
başlamıştı.. Fötr şapkasının altında nasıl bir beyin taşıyor
olabilirdi.. '-haydi hazırlan!. Bugün çok yoğun bi gün olacak.' dedi..
Sormaya cesaret edemeden kalktım ve hazırlandım.. Dışarısı oldukça
soğuk olmalıydı.. Sımsıkı giyindim ve çıktım.. Hemen sağ tarafımda
bana eşlik ediyordu.. Acaba o'nu benden başka gören oluyor muydu?.
Durakta bir tek biz vardik.. Bekliyorduk.. Ve çok geçmeden gelen
minibüse bindik.. Bir müddet sonra şehrin merkezine indik.. 'nereye
gidiyoruz?.' diye sorduğumda cevap vermedi.. Sanırım benim karar verip
gideceğim yeri tahmin edebiliyor hatta o'nun da beni götürmek
isteyeceği yer,benim o'na sormadan gideceğim yer olduğunu biliyordu..
Kendimi bir sinema salonunun önünde buldum.. Oldukça kalabalıktı..
Yeni bir film.. Afişlere göz atarken hala aklımda aynı soru vardı..
Acaba benden başkası o'nu görebiliyor muydu?. Gişelere doğru
ilerlerken arkamdan biri bana sesleniyordu.. İsmimi söylüyordu..
Arkamı döndüğümde eski bir tanıdığım adam bana doğru geliyordu.. Ufak
bir tebessümle onu selamladım.. 'naber nasılsın?. Yalnız gördüm seni.'
dedi.. O an çok şaşırmıştım.. Oysa yanımda hemen sağ tarafımdakini
görmemişmiydi?. 'bugünlük böyle oldu' diyerek konuyu kestirip
atmıştım.. Sinema da çalıştığını söyledi,bilet ve film konusunda
yardımcı olabileceğini,numarasını,nerede oturduğunu ve o'nu nerede
bulacağımı söyleyerek uzaklaştı.. Evet.. Buradaydım neden geldiğimi
bilmeden.. 'seni dinliyorum,susacakmısın yoksa gidip sızana kadar
içmek için arkadaşıma gideceğim.' dedim..'-dur bakalım.. Acele
etme,onuda yapacağız ama önce bir film izlemeliyiz' dedi.. Ben
filmleri sinemada izlemeyi sevmezdim ki.. En son gittiğim filmde 'bir
avuç deniz' di.. O'nu takip etmemi söyledi.. Yaklaşık 8 afiş yan yana
idi.. O,5.sirada ki filmi işaret etti.. 'sonsuzluk ve bir gün'..
Oyuncular pek ünlü değillerdi,doğrusunu söylemek gerekirse,daha önce
hiç bir filmde de görmemiştim bu yüzleri.. Gişeye gidip biletimi
aldım.. Salon 5.. Koltuk 13.. 17.3o seansı.. Büyük boy kola alıp
salona girdim.. Filme 1o dakika vardı.. Ve salon bomboştu.. Hiç soru
sormadım.. Konuşmadım.. Düşünmedim.. Sadece filmi merak ediyordum.. O
kadar.. O sağımda 14 numaralı koltuktaydı.. Ve gözleri perdedeydı..
Işıklar söndüğünde,birden yüksek sesle giren bir müzik rahatsız edici
bir şekilde salonu çınlatıyordu.. Bu müzik.. Daha önce duymuştum
sanki.. Ama yabancı sözlere sahipti.. Sirtakiydi bu.. Şu yunanlıların
geleneksel müziği.. Evet,o şarkılardan biriydi.. Perde de film
başlamıştı.. Giriş sahnesinde,daktilo başında oturan bir adam,sahile
bakıyordu yalı tarzı evin balkonundan.. 3 küçük çocuk denize koşarak
giriyorlardı.. Ve konuşmalarında zaman kavramını tanımlıyorlardı..
Zaman onlara göre 'sahilde iskambil oynayan bir çocuk'tu.. Ve bu filmi
izlemiştim ben,peki nasıl oluyorda halen gösterimde olabiliyordu..
Birden ses kesildi ve görüntü gitti.. '-bu kadar yeterli mi?.' diye
sordu.. Hiç bir şey anlamadığım halde başımı sallayarak onayladım..
'-öyleyse kalk gidiyoruz.. Daha çok yapacağımız iş var.. Seni bir
kadına götüreceğim.' diyerek beni kolumdan tutup kaldırdı.. Boktan bir
mart ayı geçireceğimi daha ilk günden anlamıştım.. Sanırım o,beni
geçmişimle yüzleştirecekti.. Peki ama bunu benim iyiliğim için mi
yapıyordu?. Yoksa neden bu hale geldiğimi anlatmak içinmi
bilemiyorum.. Dışarı çıktığımızda hava oldukça soğumuş,şehre kar
yağmaya başlamıştı.. Köşe başında ki dükkanda çiçekçi,vitrine yeni
gelen jarbelaları diziyordu.. Ve hepsi kırmızıydı.. Sanırım tüm bunlar
o'nun planladığı bir oyundu.. Ve ben zincirlenmiş bir şekilde,bu
oyunun başrolündeydim.. Canım yana yana hem oynuyor,hem de
izliyordum.. Yapabildiğim en iyi şey yazmaktı.. Ben nefes alır gibi
yazıyordum.. Hepsi buydu..

5 Mart 2012 Pazartesi

Sen ve Diğer kadınlar..

Bir kadını çok mutlu edebilirsiniz..Bir kadini çok üzebilirsiniz..Ama
bir kadını üzdükten sonra asla mutlu edemezsiniz..' boş sayfanın en
üst bölümüne böyle bir giriş yaparak bekliyorum ilham denen şeyi.. Bu
ilham acaba nasıl bir şey?. Bok gibi mi? Ya da susuzluk?. Geldiği an
da becerebilmeli miyiz kabiliyetimizin yönlendirdiği alanda,elimizden
geleni.. Ve her seferinde daha iyisi için uğraşmalı mıyız?. Ben öyle
düşünüyorum.. Peki ya sen?. Senin fikrin var mı tüm bu safsatayla
alakalı?, Mesela daha iyi bir adamı,daha fazla sevmek gibi.. Senin de
hayata dair planların,düşüncelerin var mı?. Yoksa bir tren seferinden
farkın yok mu?. Validenin yaşadığı gibi,ya da büyük annenin yaşadığı
gibi,hatta büyük büyük annenin yaşadığı gibi,bir iş için
uğraşırken,bir adamla evlenip,çocuğuna mı bakacaksın?. Tüm
emeklerin,okulun için harcadığın zamanı yok sayıp,kocana
yemekler,çocuğuna mamalar,evin için market ziyaretleriyle mi
yaşayacaksın?. Peki ya o adam? Sevebilecek mi seni?. Ne kadar sevecek
ya da?. Seni sevdiğini,beğendiğin bir elbiseyi,ayakkabıyı alarak mı
gösterecek yoksa ne kadara mal olacağını sorarak,komidinin üzerine
karşılığından fazlasını bırakarak sana saadetini mi sunacak?. İş
dönüşünde akşam yemeğinden sonra güzel bir film keyfi sürüp,yatak
odasına geçtiğinizde hayvanca sevişerek mi gösterecek sana olan
tutkusunu?. Yanında horlayarak mı uyuyakalacak?. Hayat hakkında
konuştuklarınız?.Ev kirası ve çocuğun masraflarıylamı sınırlı
kalacak.. Ahh benim 5.mevsimim.. Sen bunları hak etmiyorsun.. Sen gri
bir hayatı,sadece mobilyaları dışında,hayatında hiç bir renk olmayan
bir kadın profilini de hak etmiyorsun.. Sen en güzel geceleri,en güzel
sözlerle,akşam yemeklerinden sonra içilen şaraplarda ki o hayat
sohbetlerini,sabah kahvaltılarında ikiye bölünen kesmeşekerli,çaylı ve
müzikli mutfak atmosferini hak ediyorsun.. Ahh 5.mevsimim.. Sen bir
aşığın sana olan aşkını ve tutkusunu hak ederken,hak etmediğin bir
şekilde unutulmayı hak ediyorsun.. Ölümünün bilmem kaçıncı
yılında,seni sevgiyle anıyorum.. Seni hala sevmekle
kalmayıp,masalımızı özlüyorum.. Seni her kelimemin sonunda görur gibi
oluyorum.. Biliyorum,sen benim sol yanımdasın hep.. Orada kalacaksın..
Ama şimdi sağ yanımda ki kadınla yatmam lazım.. Sana dokunamadığımı
biliyorsun.. Seni andıran kadını bulana dek,tüm kadınları
deneyeceğim.. Ve kimseye senin gerçekten var olduğunu
söyleyemeyeceğim.. Sevgiyle kal..

4 Mart 2012 Pazar

izmir..

Sensiz şehirden kaçıyorum.. Hiç gitmediğim bir büyük kentin,denize
nazır semtinde,tam pansiyonlu,duvarları işlemeli kağıtla kaplı,londra
vari bir otel odasındayım.. Yazıyorum.. Sana akıtıp satırlarımı..
Sensizliği hiç yaşamadığım bu şehrin ilk ışıklarını karşılıyorum ve
ilk kez sensizliğide yaşıyorum bu şehirde.. Dalgaların falezlere
vurdukça çıkan sesi duyuluyor rahatça.. Gramafonda 'renato carosone'
var,az cızırtılı.. Ve bir çanta dolusu boş sayfa.. Sigara içiyorum..
Kızdığın şekilde odayı dumanaltı ediyorum.. Kimse karışmıyor halime..
Kimse tırı vırı etmiyor.. Cama vuran bir kaç damla yağmur damlasından
başka tıkırtı çıkaran da olmuyor.. Arada çıkıp camdan bakıyorum..
Pervaza dirseklerimi yaslayıp dışarısını izliyorum.. Bir kaç hayat
kadını pazarlıyor kendini.. Bir kaç mendilci çocuk,utangaç
sırıtmalarla onları izliyor.. Yavşakça yanaşan araçlarda neon
ışıklar,ıslak caddeyi parlatıyor,sarımtırak sokak lambasıyla
birlikte.. Dalgalar köpürüyor.. Derken seni koyuyorum o manzaraya..
Dalga oluyorsun.. Kalbimin,beynimin çeperlerine olanca gücünle vurup
kuduruyor,köpürüyorsun.. Doymuyorsun beni ıslatmaya.. Sokak lambası
oluyorsun karanlıgımı bölüp.. Bir mendilci çocuk oluyorsun ibnece ve
üç kağıtçı.. Bir hayat kadını oluyorsun.. Bir orospu,bir fahişe.. Para
nereden çıkarsa oraya oturuyorsun.. Hadsiz.. Sinirlerimi hoplatan
düsüncelerim oluyorsun.. Susuyorum..Konuştukça batıyorum çünkü..
Duygularım,hislerim.. Aklımın alabildiği herşey oluyorsun,bu otel
odasında beni parçalıyorsun.. Sebebim oluyorsun.. Kaleskana
biniyorsun.. Çevremde turluyor,başımı döndürüyorsun.. Herşey oluyorsun
da bir tek benim olamıyorsun.. Ben engelliyorum seni ben!. Sen olmak
istesende olamazsın ki zaten.. Ama şimdi gözlerin olsa şu kanepeden
seyreden.. Komidin üzerinde eşyalarının dağınıklığı.. Bir kaç
plak,çokça 'zeki müren'.. Konuşsan benimle,anlatsan.. Anlattıkların
safsata da olsa anlatsan.. Tevazzuh etsen ortalığı.. Su boğuk,bordo
renkli odayı.. Bir de şu koyu yağmurlu izmir sokaklarını.. En
kalenderiye insanlar var bu gece burada.. İşte tam şurada.. Bir kaç
kalem,bir kaç dolu sayfa ağzına kadar tıkıştırılmış sözcüklerle.. Ve
sona ersin artık,kessin sessizliğini,tüm alt yazılarını.. Bu sert
pornogrofik hayat..

karanlık..

Gariptir ki bazı şeyler hiç değişmiyor.. Ben de her zaman ki gibi
devam ettim aptalı oynamaya,ailenin seni ne kadar değiştirdiğinin
farkına varamadan.. Her şeyin bir anda ne zaman değiştiğini tam olarak
hatırlamıyorum.. Sadece değiştiklerini biliyorum.. Bir an,bana
hiçbirşey dokunamaz diye düşünürken,bir an sonra,nasıl olduysa,kalbim
yerinden çıkmış ve bütün etkilere maruz kalabilecek bir halde.. Seni
sevmek hayatımın en içten yoğun ve acılı deneyimiydi.. Hatta neredeyse
dayanamayacağım kadar çoktu.. Kendi adıma,seni dünyadan kormak için
bir yemin ettim.. Seni en çok kıranın ben olduğumu fark etmeden..
Düşündükçe benim de kalbim kırılıyor.. Genel olarak,seni,benim
hakkımda gururla konuşurken düşünemediğim için.. Zaten nasıl
yapabilirsin ki?. Ben yetişkin vücuduna sahip bir çocuğum,herşeyi
umursuyor ve hiçbir şeyi umursamıyorum.. Düşüncede soylu ama aksiyonda
zayıf bir adamım.. Artık bir şeyler değişmeli.. Kararıyor,görmek için
çok karanlık..