19 Ocak 2013 Cumartesi

Ağır Roman

Güneş, buluttan sıyrılırken, gökkuşağının renkleri Kolera'nın
damlarında sevişti..
Can sesleri, ezan sesi, hafif esrar kokusuyla karışıp, havayı kapladı..

'..satırlarıma burada son verirken,' diyebilirdi, demedi.. O,
dememeyi tercih etti icabında.. Yürüdüğü yolda bir virtiözün ayak
izleri, gitar soloları ve pişmanlığın fotoğrafı vardı.. Görmedi,
görmemezlikten geldi.. O, ruhunu bedeninden ayırmayı seçti.. 8o km/h
hızla vücudunu boğazın serin sularına çarparak ayrıldı bu dünyadan..
Eğer yaşasaydı mahallenin haşin delikanlısı Salih'ten başka kimse de
ağlamazdı arkasından.. Ölümü en çokta Salih'e koyardı.. Yaşadığı
dünyanın yaratıcısı, kendini Asya ve Avrupa kıtalarının tam ortasına
çarpmıştı.. O, ölmeyi becerebilmişti oysa ölmeyi beceremeyen korkak
insanlar, yengeç heriflerin kadrosuna geçip, reis'in köpeği olmayı
seçtiler..

Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana
hasta oldu, incelikli haytasın..
Nüks ederken raksını mahallenin maşallahı, eyvallahı; güzelleş be oğlum..
Şimdilik ölümüne kadar hayattasın..
Şimdilik ölümüne kadar hayattasın..

Her neyse.. Kolera'dan yazıyorum size, ben ve Ali abi terasta rakı
içiyoruz.. Buralarda herkes inceden yasta.. Bugün defin ettik Metin
Kaçan'ı, Tina, Gıli gıli Salih ve Arap Sado'nun yanına..

O, bin tılsımlı anın çarşafından ağır ağır geçirirken hayatını,
bilmezdi üç tekerlekli bisikletin karanlığa takla atacağını.. Çoğumuz,
son gördüğü insan sıfatından daha hızlı unutacak bu adamı, biliyorum..
Fakat ne Salih, ne de ben kolay kolay unutmayacağız evelallah.. Yarın
Kolera'nın kadınları, Puma Zehra'nın verdiği haplarla helva kavurup,
mahalleliye dağıtacaklar..

Bir çift kanattınız hüznün rüzgarlarında, dağılıp gitti melekleriniz
beyazın öte dağlarında..
Ağlasın ardınızdan, bir ağızdan bütün dehşetiyle kolera..
Sen harbi hayal et, sağlam gariban..

Ruhuna el fatiha..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder