14 Şubat 2013 Perşembe

Müsvette 1.

Bir insanı mutlu etmek, iki bin lira maaşlı işe girmekten daha zor..
Fakat çevrede böyle düşünen insan bulmak daha da zor..


Neden mi bu haldeyiz? Herşeyin farkında olup susmayı seçtiniz.. İşte
bu yüzden böyleyiz..


Hata yapmayı seviyorum, benim hayatım hata.. Hayatımı da seviyorum..
Hayatımı büyük bir hataya değişmeyi çok istiyorum.. Bunun için her
türlü hatayı yaparım..


Yanakları olabildiğine çökmüş, elmacık kemikleri şövalye zırhı gibi
ona verilecek nasihatlare gözdağı veriyordu..


Senin olduğun yerde uğruna yapabileceğim şeylerden daha kolay ne olabilir ki?.


'Sevmek bir an'a aittir oysa' demişti.. Söylediğinden çok
etkilenmiştim.. Çünkü alıntı yaptığı filmi eski sevgilime bir kaç kez
izlemiştim..


Seks ve alkol olmasaydi intihar ederdim fakat bunu yazmak için ben
değil, okumak için hazır olmayan akrabalarım ve arkadaşlarım vardı..


'Roman yazıyorum.' dedim..
'konusu ne?.' dedi.
'Seni tanıdıktan sonra yazmaya başlasaydım, muhakkak gözlerin ve
saçlarınla alakalı olurdu.' dedim..
Ulu orta asılıyor ve hiç utanmıyordum.. Durumdan memnundu ve hayran
kitlesine yeni bir kültür mantarı katmanın mutluluğunu yaşıyordu..
Bunu, önünde ki sigara paketiyle oynayan ellerini bir anda kaküllerine
götürmesinden anladım..
Ve ekledim ' sanırım finali buldum..'


Yapabildiğin kadar yanlış, görebildiğin kadar doğrudur..

6 Şubat 2013

Sekiz yıl önce hayatımı delip geçmişti..
Ve dört yıl önce de bana teğet geçmişti..
Hiç değişmeyen bakışlarıyla karşıma oturup, tümüyle değişmiş hayatımı
dinliyor, ara sıra ince dudaklarını yanaklarına doğru çekerek
gülümsüyordu..
O'na anlatacak o kadar çok hikayem vardı ki, ne zaman buna
yetebilirdi, ne de o, bana bu kadar dayanabilirdi..
Sekiz yıl önce ki gibiydi gözleri..
Gözbebeklerinin ardında ruhu yine bir şeyler saklıyordu..
Saçları, saçlarında ki kıvrımlar ve yüz hatları..
Fazla değişmese de bazı izler taşıyordu..
Tüm bunların içinde ben, sekiz yıl sonra karşısında oturmuş, rakı içiyordum..
Ona karşı hiç olamadığım kadar rahat ve patavatsızdım..
Belki de hayatımda temeli en sağlam kadına karşı olan güvenimden
dolayıdır, hiç bir şeyi mübalağa etmeyerek anlattım..
Bazen belli etmemeyi bilmek gerekir.. Kadehlerimi doldururken
yutkunduğumu görmemesi için,her boşalan kadehte dikkatini geçmişimize
çektim..
Oysa zamandan başka kaybedebileceğim bir şeyim yoktu..
Akılmda olmasa bile en kötü ihtimalle kalbimde kalmayı başarbilmiş biriydi..
Bensizliğin ona getirdikleri, onsuzluğun benden götürdükleriyle,
bizden geriye kalanların arasında, insan yılıyla iki bin on üçte bir
masada oturuyorduk..
Ben, hayatında duyduğu en güzel sesin söylediği şarkıya içimden eşlik
ederken o, sekiz yil önce olduğu gibi hala evet demeyi sevmiyordu..


Senle beraber olsamda, sevgilim..
Ayrılsakta, ölsekte bu yolda..
Hep yalnızlık yavrum, yalnızlık ömür boyu..
Yalnızlık ömür boyu..
Senle beraber olsamda, sevgilim..
Hiç görmesek birbirimizi, özlesek..
Ömür boyu bağlansakta, sevinsekte..
Yalnızlık ömür boyu..
Birden sen gelsen aklıma, seni unutsam bazı bazı..
Meraklansam gizlice, delice kıskansam seni..
Hep yalnızlık var sonunda, yalnızlık ömür boyu..

19 Ocak 2013 Cumartesi

Ağır Roman

Güneş, buluttan sıyrılırken, gökkuşağının renkleri Kolera'nın
damlarında sevişti..
Can sesleri, ezan sesi, hafif esrar kokusuyla karışıp, havayı kapladı..

'..satırlarıma burada son verirken,' diyebilirdi, demedi.. O,
dememeyi tercih etti icabında.. Yürüdüğü yolda bir virtiözün ayak
izleri, gitar soloları ve pişmanlığın fotoğrafı vardı.. Görmedi,
görmemezlikten geldi.. O, ruhunu bedeninden ayırmayı seçti.. 8o km/h
hızla vücudunu boğazın serin sularına çarparak ayrıldı bu dünyadan..
Eğer yaşasaydı mahallenin haşin delikanlısı Salih'ten başka kimse de
ağlamazdı arkasından.. Ölümü en çokta Salih'e koyardı.. Yaşadığı
dünyanın yaratıcısı, kendini Asya ve Avrupa kıtalarının tam ortasına
çarpmıştı.. O, ölmeyi becerebilmişti oysa ölmeyi beceremeyen korkak
insanlar, yengeç heriflerin kadrosuna geçip, reis'in köpeği olmayı
seçtiler..

Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana
hasta oldu, incelikli haytasın..
Nüks ederken raksını mahallenin maşallahı, eyvallahı; güzelleş be oğlum..
Şimdilik ölümüne kadar hayattasın..
Şimdilik ölümüne kadar hayattasın..

Her neyse.. Kolera'dan yazıyorum size, ben ve Ali abi terasta rakı
içiyoruz.. Buralarda herkes inceden yasta.. Bugün defin ettik Metin
Kaçan'ı, Tina, Gıli gıli Salih ve Arap Sado'nun yanına..

O, bin tılsımlı anın çarşafından ağır ağır geçirirken hayatını,
bilmezdi üç tekerlekli bisikletin karanlığa takla atacağını.. Çoğumuz,
son gördüğü insan sıfatından daha hızlı unutacak bu adamı, biliyorum..
Fakat ne Salih, ne de ben kolay kolay unutmayacağız evelallah.. Yarın
Kolera'nın kadınları, Puma Zehra'nın verdiği haplarla helva kavurup,
mahalleliye dağıtacaklar..

Bir çift kanattınız hüznün rüzgarlarında, dağılıp gitti melekleriniz
beyazın öte dağlarında..
Ağlasın ardınızdan, bir ağızdan bütün dehşetiyle kolera..
Sen harbi hayal et, sağlam gariban..

Ruhuna el fatiha..

Olympos

-Sorunlu olan herkes gibi hayatimdan, cevremden ve yasadigim yerden
memnun degilim.. Hicbir seyin yolunda gitmemesinin tek suclusu ben
miyim?. Neden bir an olsun aydinliga cikamiyorum?. Ne zaman isleri
yoluna koysam, bir yerlerden baska bir zamana ait yaptigim hata
cikiyor ve hersey boka sariyor.. Kurtulmam icin ne gerekiyorsa
yaparim, inan bana bunu yapabilirim!.

+Yasadigin yerin turkiye oldugunu unutmamalisin..

-Unutmamaliyim..

+Gecmisinde bir sey olmadigi ortada, gelecegine bakmalisin..

-Bakmaliyim..

+Belki de kendine bir kadin bulmalisin..

-Bak bu imkansiz.. Bir kadini sevebilecegimi gercekten sanmiyorum..

+Bir kadini gercekten sevebilecegini sanmalisin..

-Etrafina bir baksana! Hangi kadin sence buna deger?.

+Buna degecek kadinlar var..

-Yillar onceydi.. Esmer,kuru ve zayif bir kadindi.. Bir gorsen,
dunyaya armagan edilmis bir seydi.. Sevmeyi denedim.. Gercekten
sevdim.. Fakat, o beni sevmedi.. Sevemedi..

+Gordun mu?. Varmis..

-Konumuzun ben oldugumu saniyordum..

+Konu sensin,duzenli alkol almaktan ve belli araliklarla yazmaktan
baska hicbir sey yapmiyorsun..

-En azindan sizin gibi zamanimi kolesi oldugunuz duzene asgari ucret
ve saglik sigortasi karsiliginda kiralamiyorum..

+Kira gelirimle aldigim ickileri iciyorsun..

-Bence beni anlamiyorsun..

+Bence yasadigin yere yakismiyorsun..

12 Ocak 2013 Cumartesi

yazmak değilde, yaşamak gibi

En beğendiğin kitabın, en sevdiğin sayfasını yıllarca unutmamak gibi
seni hatırlamak..
Yani en kalabalık şehirde, bildiğin en iyi kahve yapan mekanı bilmek,
gideceğin en uzak yolda ilerlerken, en kestirme yolları bulmak,karşı
manzarada sokak lambaları ile evlerin ışıklarını ayırt edebilecek
kadar dikkatli olmak gibi birşey..
Daha doğrusu görüpte yaşamak gibi değilde, duyarak yaşayamamak gibi..
Sıradan olamayacak kadar uç, uçlarda kalmayacak kadar merkezi ve
herkesin bilmediği kadar bilememek gibi seni..
Yıllardır söylediğin bir şarkıda ki ara sözcüğü fark etmek, sevdiğin
yemeğin zararını öğrenmek, o en eski arkadaşının haberini gazetede
görmek gibi..
Belki de en heyecanlı anında karnının ağrıması, koşarak geldiğinde
trenin gitmesi, eski sevgilinin seni sevmesi gibi..
Düşündümde bir kaplumbağa olsaydım eğer yine sana gelmek isterdim..
Evimi de sırtımda getirir, emin adımlarla, yıllar süren yolumun
sonunda sana değerdim..
Bir şişe şarap olmakta fena olmazdı sanırım..
Dudaklarında ki tuzu tadar, kadeh kadeh içine akar, sana herşeyi
anlattırdıktan sonra öylece sızmanı beklerdim ama ve lakin gel gelelim
ne kaplumbağayım ben, ne de şişede kırmızı kavaklıdere..
Herkes gibi, o'nun gibi biriyim..
Herneyse.. Çok yol kat ettim, doldur bir kadehte içelim..

10 Ocak 2013 Perşembe

Eski şehir, güzel kadın

Düşünmek canınızı sıkabilir.. Eğer ki henüz tanışmadıysanız ya da ona
benzer bir kadınla karşılaşmadıysanız..

Özetle; gerisinde kalırsınız veya yanında olursunuz..
Kendinizi bir karat şanslı bulursunuz..
Ruhunuza dokunur, öyle sıcak, öyle naif, öyle kadınsı..
Martıların gökyüzüne yakıştığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz..
Henüz size gülümseyişini görmemişsiniz..
Öyle ya, nice kadının gülüşü, gidişinden daha hatırlanır..
İlmek ilmek işler sizi zamana, nakarattan ibaretsinizdir hayatında ama
asla yalnızca tekrar değilsinizdir..
Ruhuna dahildir, olmayı becerebilmiştir..
Birilerine aşık olduğu saçmalıktır.. Sevdiği doğrudur.. Kimi özlediği
muallaktir..
Yaşadığı şehrin hakkını yalnızlığıyla vermiş, çok şeyden vazgeçmiş ve
o'na sorsanız bir arpa boyu, bize kalsa bir kaç ışık yılı kat
etmiştir..
Anlatmak, yaşamak kadar güzel olsun isterdim..
Ancak baharın yerini yaza bırakmasını, saçlarında ki hayal kırığını,
iki dudağının arasında ki vedayı, gözlerinin içinden bize bakan ruhunu
ve iki dudağının arasında ki adamı daha nasıl anlatabilirim ki?.

Düşünür, yazar, içerim..

'-Çok özür dilerim, böyle olsun istemedim..' dedi..

Bir barı, yeterince yerle bir edebilecek kadar güçlü bir cümle kurmuş,
o an orada bulunan herkesi ve herşeyi, zaman da dahil
durdurabilmişti..
Söyleyebileceğim herşeyi bir kenara bırakmam ve ihtimali yüksek
olmakla birlikte onsuz geçireceğim zamanın ilk dakikalarını sessizce
yaşamaya başlamıştım..
Hayatta daha önemli şeyler vardı elbette ancak bazı şeyler, o
önemlileri bir anda önemsiz kılabiliyordu..
Bunu ona söyleyemezdim çünkü ispatlamak için yeterince ispatım yoktu..
Ruhumun zaman ve mekan arasında bir yerlerde sıkışıp kaldığı o günün
üzerinden üç yüz seksen altı saat, kırk beş dakika ve kat ettiğim
tahminen yirmi dokuz kilometrelik yol geçmişti..
O'nu en son sokakta, yanında dağınık saçlı bir adamın yanında görmüştüm..
Bu muhtemelen onu son görüşümdü ve bana son gülüşünü hatırlayamadığım
kadar da kendisini benden çekmişti..
Alıştığım yalnızlığımdan bir an için kurtulduğumu sanmış ve onun da
gerçekten iyileştiğini düşünmüştüm..
Tabii ki realistlikten uzakta yaşamış ben, yine fazlasıyla kendisine
söz geçirememiş bir ben ile karşı karşıyaydı..
Yapılabilecek tek şey vardı ve ben bunu yapmak zorunda hissediyordum kendimi..
Zira fazlasıyla hırpalanmıştık, geçmişimiz tarafından bir zamanlar..
Ben bir aşkın kar yağışından, o ise bir aşkın sonbaharından geliyordu..
Benim anlatabileceğim kar fırtınaları ve buzlar, onun anlatabileceği
dökülen yapraklar ve ıslak caddeler vardı..
Ne ben yeni bir kışa, ne de o yeni bir sağanak yağışa hazır değildik..
Herşeye rağmen fazlasıyla cesur davranmış ve içimi ona dökmüştüm,
hayır hayır bırakın dağınık kalsın..

Hayatımda gördüğüm en güzel gülen sarhoştun sen..
Ve uyuyup, nerelere gittiğini bile bilmediğim o rüyalarda gezerken
sen, ben ensenin bitip, saçlarının başladığı yerde ruhuma başka bir
cennetin var olabileceğini nefesimle anlatmaya çalışıyordum..
Hiç tanımadığım isimleri sayıklıyordun ve her sayıklayışında daha bir
yaklaşıp, daha dürüst oluyordun..
Ve ben sana uyandığında, sarhoş olduğumuzda, sabahlarda, en saf, en
dürüst, en temiz halimle, en kısa zamanda, en çok şeyi anlattım sana,
hayatımda bir tek sana..
O zamanlar üşümüyordum..
Şimdi şehirde sonbahar yerini yavaş yavaş kışa devrederken, seninle
buluşabileceğim bir kış sabahı olacak mı diye bazı geceler
düşünüyorum..
Tahminen beni ne zaman ve ne kadar seversin-ki belki de hiç
sevmezsin-bilemem ama ben, sensiz geçen yukarıda ki sayılı zaman
dilimi içerisinde sırtımı çok fazla yerden kaldırmadan sadece
bekledim, senden gelebilecek bir günaydın, bir iyi geceler ya da
neredesin mesajlarını..
Seferleri azaltılmış bir tren hattının, aktarma istasyonundan sonra ki
makasların dokunmadığı rayların istikametinde ki ilk istasyonda, o
üzerine isimlerin kazındığı girişte ki banktayım..
Gişe memurlarının işlerini aksattığının, günde neredeyse hiçbir yolcu
uğramadığının, dolayısıyla hiçbir yolcunun valizini kaybetmediğinin,
hiçbir çocuğun, hiçbir gidene el sallamadığının farkındayım..

Farkında olmadan, kimsenin farkında olmadığı bir anda yazdığı bir
mektubunu okudun, fark edilmeyen bir adamın..